19 Aralık 2016 Pazartesi

25. Bölüm & Kalimero’nun Hikayesi


Mutlu Sona Ulaşmaya Çalışan Bir Hikaye…

Üç çocuklu bir ailenin son ferdiyim. İki kız evlattan sonra erkek  olması ümidiyle adaklar adanmış, türbelere gidilmiş bir gebelik sonucunda dünyaya- anlayacağınız üzere- yine kız çocuk olarak gelmişimJ Keşke de erkek olsaymışım ya da bu dünyaya hiç gelmeseymişim.Neyse bu serzenişler için artık 31 yıl geç kalmış bulunmaktayız. Anladığınız üzere 4.5 yıllık evli ve 31 yaşında bir edebiyat öğretmeniyim.

Translokasyon kavramı ile teşrif etme sürecimiz 2009 yılına dayanmakta. Benden bir numara büyük olan ablamın iki bebeğini kaybetmesi sonucunda öğrenmiş olduk. Annem ve babamın akraba evliliği ile dünya evine girmiş  olmaları gerçeğini de baz alan bir jinekoloğun önerisi ile yapıldı genetikler testler ablama.Sonuç, o sıralar garip gelse de şimdi aşina olduğumuz kromozom anomalilerini gösteriyordu. Yani 14. Kromozomumuzun bir parçası koparak 13. Kromozomun tepesine yapışıvermişti. Buna robertsonian translokasyonu deniyordu. Dengeli bir dağılım olduğu için ablam sapasağlam yaşıyordu ama üreme noktasında her zaman aynı şans geçerli olmuyordu.O,yani ablam bu anormal kavramlarla fazlaca muhatap olmak istemedi , doğal gebelikte ısrarcı oldu ve çok şükür ki üçüncü gebeliğinde nihai sona ulaştı. Kendisi gibi dengeli translokasyon taşıyıcısı olan bir erkek bebek dünyaya getirdi. Şu an 2.5 yaşındaJ

Ablamın da nihai sona ulaşması neticesinde sıranın bana geldiğini düşünüyordum. 3,5 yıllık evliydik ve eşim de kendini baba olmaya hazır hissediyordu. Hoş hala  hazır hissediyor zavallım da ortada bebe yokJ Neyse uzatmayalım, denemelere başladık ve kısa sürede gebelik testinde çift çizgiyi gördük. Başta çok sevindik tabii, hemen kan testi yaptırdık. Sonuç tabii ki gebeliğin var olduğunu ve 5. Haftasında olduğumuzu gösteriyordu. Doktor klasik bir cümle olarak haftaya gelmemizi ve kese-kalp atışı gibi kavramlara o sıralarda ulaşmamız gerektiğini söylüyordu. Ben de ona uzun uzun ablamın durumunu anlatıyor ve gen testi ile pıhtılaşma testi yaptırmak istediğimden bahsediyodum. Bende yoktur aslında diye düşünüyorum;çünkü ablamla hiç benzemiyoruz. Bence bu yönümüz de benzemiyordur diye kendimi avutuyorum test talebinde bulunurken. Doktor abla da (bu arada kadın doktor hiç sevmiyorum) sanmıyorum ama bir baktıralım tabii havalarındaydı.

Neyse ertesi hafta kese göründü,kalp atışı duyuldu. Daha ertesi hafta benim sonucum çıktı. İç görüm beni yanıltmıştı. Ben de dengeli taşıyıcı idim ve benim de heterozigot pıhtılaşmam vardı. Buna rağmen o bebeği doğuracağıma inancım tam gibiydi. Doktor ablanın da öyle olacak ki; “Aman ne var,çok abartıyorsun,şimdi git,bir ay sonra gel.” Dedi. Bu da yetmezmiş gibi sizce aspirin mi kan sulandırıcı iğne mi sorularını da- sana bırakıyorum kararı – cümlesi  ile sonlandırdı.

Tabii benim içime bir kurt düştü hemen yeni bir doktor arayışı içine girdim . Bu arada 8 haftalık olduk bile. Yeni doktorum aspirinin yeterli olduğunu ifade etti ama benim gibi riskli gebeliklerde 15 günün bile kontrol için uzun olacağını ifade ederek 10 gün sonraya tekrar randevu verdi. Ramazan bayramı arefesi idi kontrol sonrası yola çıkacaktık; ama olamadı. Bebeğim 10 haftalık iken karnımda ölmüştü. Hemen kürtaja alındım,sonrasında yaşadığım acı ve üzüntüyü anlatmak istemiyorum. Okuyan herkesin hissettiği acı hissi ile aynı işte.  Fetüs genetiğe gitti. 15 gün sonra sonuç geldi; trizomi 13. Yani 13. Kromozumu üç parça şeklinde oluşmuş , böyle bir canlının yaşaması mümkün değil yani.

4-5 ay bekleme ve araştırma sürecimiz oldu. İki ayrı uzmandan genetik danışma aldım. Pgt nin daha mantıklı olduğu gerçeğine ulaşmış bulundum böylelikle. İlk tüp bebek deneyimimde 9 yumurta ve 6 embriyom oluştu. Genetik teste girdi ve hepsinin sağlıksız yani transfer edilemeyecek durumda olduğu ortaya çıktı. Üstelik bunu yüzüme idrara sıkışık beklerken- transfer niyeti ile gitmiştik-doktorun sekreteri çat diye söyledi. İşin daha sinir bozucu yanı bunu herkesin duyacağı bir ses tonuyla söyledi. O sırada tedavi gören tüm çiftler yüzüme acıyarak baktılar. Sonuç ikinci kere de hüsrandı. Transfer dahi olamamıştı. Yediğim bir ton hormon iğnesi yanıma kar kalmıştı. Tabii bu da lafın gelişi nasıl bir kar kalışsa bu…
Yine ağlamalar ve neden ben soruları ile birkaç ay daha geçti. Enteresan bir şekilde yılmıyordum,tekrar ayağa kalkıyor ve mücadele etmeye can atıyordum. Böylelikle başka bir hastande de ikinci denememizi de gerçekleştirdik. Yine 9 yumurta. Sanırım benim üst sınıırım 9 idi. Neyse bu sefer hepsi döllenmişti. Genetik teste gittiler ve sadece bir tanesi sağlıklı geldi,diğerleri hep adını yazamayacağım anomalilere sahiptiler. Neyse ki bu kez transfer oldu; ama –amalar hiç bitmiyordu- sağlıklı gelen embriyonun kalitesi ortanın da altındaydı.Tutmayacağı zaten ilk günden belliydi. Yine de bir umut işte… 12.günde yapılan kan testi ve sonuç yine hüsran….

Artık ciddi anlamda yorulmuştum. Tekrar pgt deneyecek sabrım ve psikolojik gücüm kalmamıştı. Olayı akışına bırakmaya karar verdim.Güzel bir yaz tatili geçirdim. Eşim tüp bebek denemelerinde zamana hiç karışmamıştı. Ben karar vermiştim gücümü toparladıkça. İlk kez o istedi, bu kez normal yolla deneyelim diye. Denedik ve hemen oldu. İçimden bir ses bu kez oalcak ,bu bebek sağlıklı diyordu. Hem ilk denemede tutmuştu hem de eşim çok şanslıdır, onun kararı ya oldu dedim bu kez kesinlikle. 8 hafta devam etti. Sonra o minicik kalbi yine durdu. İnanın çok üzülmedim,alışmıştım çünkü artık.
Taaa ki fetüsün genetik sonucu gelene kadar…Sonuçta kocaman 46 XX yazıyordu dostlar. Yani genetik açıdan hiçbir sorunu olmayan bir kız bebek…
Nedenler,niçinler biribirini kovaladı. Doktora diyorum ki aspirin değil de kan sulandırıcı kullansam bu kız doğacak mıydı? Bilemeyiz, diyor. Genetik açıdan sağlıklı olması onun gerçekten sorunsuz olduğunu göstermezmiş. Sağlıklı bebek ölmezmiş güya….
İşte böyle a dostlar… Son kaybım 28 ekimde gerçekleşti. Bu 4 olumsuz deneyimi sadece 1.5 yılda yaşadım. Şu an hastalık  hastası diyebileceğiniz bir psikolojide yaşamımı sürdürmeye çalışmaktayım. Her gün bana bir şey olacak bu kadar üzüntüden  sonra düşüncesi ile kafayı kırmakta ve bebek meselesinde ne yapacağımı ise asla bilmemekteyim..
Önerisi,fikri ya da bir çift sözü olan herkesin cevabını beklerim a_gogen@hotmail.com adresine…



Merak ettiğiniz ya da konuşmak istediğiniz her konu için aşağıdaki e-postadan bana ulabilirsiniz.

deepliner15@gmail.com  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder