ABLAM
Ablam 1982 doğumlu ,güzeller güzeli , ince uzun boylu bir
kız. Çocukluğundan beri anlatılanlara göre ailemi hiç üzmeyen, çok sakin uyumlu
bir çocukmuş. Hala daha öyle J
2006 yılında evlendi. Daha yaşı da küçük olduğu için henüz
çocuk düşünmüyordu. Aradan 2 buçuk yıl geçti ve hamile kaldı. Ben o zaman
İstanbul’a yeni taşınmışım. 2009 yılının yazı. Nasıl mutluyuz bu haberi alınca J ne güzel bir yeğenim
olacak, inşallah kız olur, ayyy inşallah bana benzer, kesin bana benzer J Hayaller hayaller.. 2
ay geçtikten sonra , annem , ablam ve eniştem doktor kontrolüne gidiyorlar,
belki de bugün cinsiyeti belli olur diye heyecanla. Doktor bir bakıyor bebek
ölmüş diyor. Normal doğumla doğuracaksın, kürtaja giremezsin , bebek biraz büyümüş
çünkü, ama sezeryan da yapılmaz buna diyor. Annemden gelen kötü haberle
yıkılsam da, ağlasam da , ablamın yaşayacağı şeyi tahmin bile edemiyordum.
Ablam çok üzülecek diyordum, çok üzüldü.. Ama travmaymış bu ,ben de yaşayınca
anladım. Doktoru, genetiğe gidip kan verin ben şüpheleniyorum, bu kadar büyümüş
bir bebek hiç bir sorun yokken ölemez diyor. Ablamların serüveni başlıyor.
Sonra Ankara’ya gidiyorlar. Genetik doktoru Volkan Bey ablamı görür görmez
‘’sende translokasyon var kesin’’ diyor. O da ne? Translokasyon ne anlama
geliyor? Hastalık mı ? Ölümcül mü? O halde ben nasıl hasta olmadan yaşıyorum?
Ve binlerce soru geliyor akıllarına. Eniştem ve ablam genetik test için kan
veriyorlar. ‘’Test sonucu 40 gün sonra çıkacak , bizi arayın.’’ diyorlar. Zaman
bize geçiyor ama onlara geçmiyor, yaşayınca anladım.. 40. Gün ablam arıyor ‘’çıktı
mı sonuç?’’ diye. Evet çıkmıştı, doktorun tahmini çıkmıştı. Ablamda 4 ve 11.
Kromozomları, parçalarınının bir kısmını, birbirleriyle değiştirmişler.
Minnacık o kromozom parçaları aralarında yer değiştirmişler. Ablam , dengeli translokasyon taşıyıcısı
çıktı. Eniştemde bir şey çıkmadı. Sonra tekrar Ankara’ya gidiyorlar , yine aynı
doktora gitmek isteseler de adam yokmuş. Başka bir kadın genetik doktoru ile
görüşmeye giriyorlar. Kadın herşeyi anlatmış. Ve demiş ki ‘’çocuk herşey demek
değil, yapmayın siz çocuk mocuk, bunu kabullenin, genetiği bozuk çocuk doğurma
sakın!! ‘’ Söylenenlere inanamıyorlar, ama hamile kaldım? Hep bu mu olacak? Yine olur mu acaba? Yoksa
bu sadece bi kerelik miydi? Evlerine geri dönüyorlar, ablam internetten
araştırmalar yapıyor, tüm sayfaları makaleleri okuyor okuyor,ezberliyor. İlk
gittikleri doktora gitmeye karar veriyorlar . Doktor bizimkilere başlıyor
anlatmaya, sen tüp bebek yapacaksın, ama normal tüp bebek prosedürü yanında bir
de oluşan embriyolarınnı genetik teste tabi tutacağız. Bunun adı da pgt li tüp
bebek. Evet yeni bir başlangıç daha. Bizimkiler ‘’hemen başlayalım o halde ‘’diyorlar.
Volkan Bey’le başlıyorlar tüp bebek tedavisine. Doktor muayenede ‘’Ohoo senin
acayip yumurtan var süper bi haber bu. Şansımız çok yüksek’’ diyor. İğneler
,ilaçlar, hormonlar tavan, yumurtaları toplama günü 20 tane yumurtası
toplanıyor. İlk 3 gün ölüyor ölüyor .9 embriyosu var süper. Bunlara genetik
tarama testi yapılacak ve sağlıklı olan transfer edilecek. Pgt ye
giriyor hücreler. Ve 1 tane sağlıklı embriyosu bulunuyor. 20 de 1. 9 da 1 de diyebiliriz.
İstediğimizi diyebiliriz. Ohhh be diyoruz 1 tane bulduk hemen transfer oluyor.
12 gün test bekleniyor heyecanla. 12. Gün test yapılıyor ve maalesef negatif.
Sağlıklı bebeğimiz tutunamamış annesine. Maalesef. Koca bir hiç oluyor. Biraz
zaman geçiyor, bunalımlar, üzgünlükler, kırgınlıklar.. Tekrar denemeye karar
veriyorlar . Bu sefer Antalya Memorial’da.
19 yumurta toplanıyor. Ama testten hiç sağlıklı çıkan olmuyor. Hem maddi
hem manevi tükeniyorlar. Çünkü bu pgt tüp bebek. Normal tüp bebek masrafının
üstüne embriyo başına 300 usd lardan bahsedilen bir tedavi .. Kendilerini
toparlıyorlar. Toparlamak zorundalar, çünkü hayat devam ediyor. Ablamın bu
süreçte arkadaşları hamile kalıyor. Tüm akrabalar evlenip hamile kalıyorlar.
Konuyu bilenler acıyarak bakıp ‘’hayırlısı ya bi gün olur sizin de’’ diyorlar,
bilmeyenler sürekli ‘’eee ne zaman çocuk’’ diye soruyorlar. Ablam herkese
güleryüzle ‘’hayırlısı’’ diyor. Sadece ‘’Hayırlısı’’ diyor. İçi kan ağlasa da ,
hamile görünce üzülse de, bebek görünce sevmek istese de, sevmek için kucağına
bir bebek aldığında herkesin acıyan bakışlarını üstünde her hissettiğinde artık
bebeklerden de uzak durmaya çalışıyor. O üzülmesin diye yanında bebek ve
çocuklarla ilgili herhangi bir muhabbet açılınca saldırırcasına konuyu kapatıp
herkesi tersliyordum. Herkesi. Bu yüzden herkesi üzebilirdim kırabilirdim.
Belki de kim bilir yapmışımdır tüm bunları. En yakınlarımıza bile. İnsanlar
anlamıyor, üzüyorlar, soruyorlar.. Biraz saygı gösterin lütfen , lütfen..
Biraz zaman geçtikten sonra ablam anlıyor ki normal hamile kalabiliyorum
nasılsa hamile kalayım da sonrasına bakarız diyor. Belki de sağlıklısına denk
geleceğiz. Ve hamile kalıyor , 7 haftalıkken düşük yapıyor ,kürtaj.
Biraz daha zaman geçtikten sonra tekrar hamile kalıyor, 11.
Haftaya kadar geliyor ama doktor kontrolünde kalp atışları çok düşük bir iki
güne kadar ölecektir demesi üzerine, hemen alın o zaman bugün diyor. Çünkü 3
gün sonrası Kurban Bayramı’ydı ,kimsenin keyfini kaçırmak ve bu şekilde bayramı
geçirmek istemiyorum diyor. Suni sancıyla doğum + kürtaj..
Zaman geçiyor tekrar hamile kalıyor yine kürtaj.. 5. Bebek
denemesi..
6. ya da hamile kalıyor ve yine düşüyor. Bu zaman aralıkları
6-8-12 ay .. Kendini toparlayıp tekrar tekrar deniyor.
SONRA..
Sonrası artık elimizde hayattan hiç zevk alamayan, tüm
umutlarını yitirmiş, evlat edinmek de istemeyen ama çocuk isteyen bir kadın.. Ne
yapsak, nasıl mutlu etmeye çalışsak .. Bilemiyoruz. Bir kaç yıl geçiyor sonra
beyin kanaması ,önceki yazılarımda bahsettiğim olaylar hastalıklar silsilesi..
O zamanları da atlatıyoruz.. Bebek isteği o kadar çoktu ki, beyin kanamasından
sonra eve geldiğinde benimle yalnız kalmak istediğini söyledi , ben bebek
istiyorum dedi. Benim olsun ,istiyorum. ‘’Evlat edinelim’’ dedim. ‘’Yok ben
doğurmak istiyorum’’ dedi. ‘’Tamam o zaman ‘’ dedim.. Ve Kıbrıs’taki yumurta
donasyon operasyonunu araştırmaya başladım. Ablam istiyordu. Ben daha
evlenmemiştim. Ben test yaptırayım ve sağlıklıysam eğer sana yumurtalarımı
veririm diyorum. Çok seviniyor.. Zaman geçiyor biraz daha iyileşiyor. Ben o
arada Kıbrıs’ta bu işlemi yapan tüm hastane ve doktorlarla görüşüyorum, gerekli
testler ,raporlar, ne kadar kalınması gerekiyor orada, herşeyi araştırıp
konuşuyorum her gün ,anlatıyorum. Bu kadar para lazım diyorum. Eniştemle
konuşup kredi çekiyorlar. Çünkü artık bebek için verecekleri bir paraları
yoktu. Birikmiş paralarının hepsi bu tedavilere gitti. Uçak biletlerini
alıyorlar. İki hafta sonra gidecekler. Kimseye söylemeyeceğiz diye konuşuyorlar
önce, sonra anneme söyleyiveriyor ablam. Ve annem bizimkileri vazgeçiriyor.
Günah, haram diye diye.. Çekilen kredi boşa gidiyor. İptal ediyorlar. Ben
inatla ısrar ediyorum vazgeçmeyin nolur diye. Yalvarıyorum ,gidelim, ben de
geleyim sizinle nolur, diyorum. Yok diyor ablam , annemin ona söylediklerini
bana söylüyor. Kim bilir kimden alıyorlar yumurtaları, kim bilir nasıl insan
olacak. Bilmiyoruz, korkuyorum diyor. Annem bir yandan beni arayıp azarlıyor, ‘’aklından
çıkart ablanın bunları’’ diyor. Ben soktum zaten aklına. Bana kızıyor.. Sonra
çok üzülüyorum , benim yüzümden bir umuta daha tutunmuştu ve şimdi de
vazgeçtiler benim yüzümden umudu elinden alındı diyorum. Tamam çocuk olmak
zorunda değil psikolojisine sokmaya çalışıyor kendini. Tamam diyor sen bebek
yap ben onunla yetinirim. Hemen bebek yap nolur diyor. Ve ben hamile kalıyorum.
Önceki yazımda bundan bahsettiğim ilk bebeğim..
Benim kürtajımla, ablam yıkılıyor. Korkmaya başlıyor , kendi başına
gelenler kız kardeşinin de mi başına gelecek. Hayır hayır asla, olamaz, ben de
var diye canım kardeşimde de çıkacak diye bir şey yok ki. Ama Volkan Bey ne
demişti? Kız kardeşin var mı? Varsa o da test yaptırsın..? Ama bunu ablam bana söylememişti. Bebeğimin
kalbi durunca söylemek zorunda kaldı .. Herşey kesişiyordu. Tüm ortak kümelerde
buluşacaktık bundan sonrasında..
deepliner15@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder